Başta gelişmekte olan ülkeler olmak üzere, bir ülkenin kurumsal yapısını geliştirme performansı, dünya ekonomisinde korumacılık eğiliminin artmasından veya azalmasından bağımsız olarak, ekonominin büyüme ve dış ticaretten faydalanma potansiyeli üzerinde belirleyici olur.
Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) tarafından yayımlanan verilerle elde edilen, küresel ticaret hacmindeki artışın 2018 yılında da güçlü bir şekilde devam edeceğine ve dış ticaret ortaklarımızın 2017 yılına göre daha iyi büyüme performansı göstereceğine ilişkin öngörüler, Türkiye ihracatının 2017 yılında yakaladığı momentumu 2018 yılında da sürdüreceğine işaret ediyor.
Önümüzdeki dönemde başta AB ve ABD kaynaklı olarak liberalizasyon ve entegrasyon süreçlerinin tersine dönme ihtimali, uluslararası platformlarda yüksek sesle dile getirilmeye başlandı.
Çin, 2001 yılında Dünya Ticaret Örgütü’ne girmesiyle birlikte küresel ekonomiye hızla entegre oldu, özellikle ticaret ve finans kanalıyla birçok ülkeyi doğrudan etkileyen bir faktör hâline geldi. Bugün dünyanın en büyük ihracatçısı ve ikinci büyük ithalatçısı olan bir ülkenin yaratacağı bu doğal etki kendisini zaman içerisinde değişen şekillerde göstermekte.
Türkiye 2008-2016 yılları arasında 39 ülkede yeni büyükelçilik açtı. Bu çalışma, söz konusu açılımın Türkiye’nin ilgili ülkelerle olan dış ticaretine etkisini analiz ediyor.
Endüstriyel metal fiyatlarını orta-uzun vadede arz ve talep faktörleri belirlemekte. Kısa vadede ise finansal koşullar ve risk iştahı metal fiyatlarındaki hareketler üzerinde belirleyici rol oynayabilir.
Bu yazıda, imalat sanayi firmalarının yurt içi satışları ile ihracatları arasındaki ilişki ve bu ilişkinin yurt içi talep koşullarından ne ölçüde etkilendiği ele alınıyor. Sonuçlar, imalat sanayi firmalarının yurt içi satışları ile ihracatları arasında ikame ilişkisi olduğunu gösteriyor.
Firmaların ihracat kararları istikrarlı bir seyir sergilese de, krizlerin bu kararlara yönelik firma davranışlarında bazı temel değişimlere neden olduğunu söylemek mümkün. Bu bağlamda, iktisadi dalgalanma dönemlerinde uygulanacak tedbir ve teşviklerin dönemin koşulları dikkate alınarak belirlenmesi oldukça önemli.
Türkiye’nin AB’ye üyelik sürecinin sonuçlanmaması ve bir dizi konjonktürel ve teknik sebepten ötürü son yıllarda Gümrük Birliğinin güncellenmesi ihtiyacının ortaya çıktığı görülmekte.
Dış ticaret performansı olarak kendini gösteren üretken kapasitenin sektörel reel efektif döviz kuru ile uyumu, reel efektif kur endekslerindeki gerilemenin rekabet avantajları şeklinde yorumlanmasını desteklemekte. Diğer taraftan sektörel reel efektif döviz kuru serilerinin verimlilik ile orta vadede gösterdiği güçlü ilişki, nominal kur avantajlarının uluslararası rekabet kazanımına dönüşmesinde verimliliğin potansiyel önemine işaret ediyor.
Reel kur ithalat üzerinde ihracata göre daha etkili olsa da toplam talebin ithalatı belirleme gücü daha baskın. Son dönemde dış dengede yaşanan düzelmede ise reel kurun etkisinin tarihsel ortalamalara kıyasla daha belirgin olduğu görülüyor.
İhracat yapan firmaların üretim yaparken ne derece ithal girdi kullandıkları döviz kuru dalgalanmalarının ihracata ve genel ekonomiye olası etkilerinin doğru anlaşılması açısından önem taşıyor. Yakın dönemde yaptığımız çalışmada Türkiye’nin ihracatında ithal girdi bağımlılığını mikro seviye verilerden yola çıkarak ölçmeye çalıştık.
Abdullah Kazdal,Süleyman Kutalmış Özcan,Muhammed Hasan Yılmaz
Türkiye’de dış ticarette ürün, faaliyet ve ülke bazında çeşitlendirmenin son 15 yılda önemli artış gösterdiği dikkat çekiyor. Bununla birlikte, son yıllarda çeşitlendirmenin duraksadığı görülmekte. Bu bağlamda, ihracatta çeşitlendirmenin geliştirilmesi amacıyla atılacak adımlar önem arz ediyor.
Salt rakamlara bakarak veya uluslararası karşılaştırmalar yaparak ithal girdi kullanımının optimal noktada olup olmadığına karar vermek pek mümkün görünmüyor. Ancak, ithal girdi kullanımında sektörel kırılımlara ve zaman içerisindeki gelişime baktığımızda yapısal sorunların varlığı belirgin olarak görülüyor.
Bulgular, döviz kurunun enflasyon üzerinde maliyet yönlü etkilerinin ötesinde beklenti, finansman şekli, piyasa yapısı, vb. kanallarla da etkili olabileceğine işaret etmekte. İthal girdi kullanımı arttıkça yurt içi üretici fiyatlarının dışsal şoklara maruz kalma derecesinin arttığı gözleniyor.
Yusuf Emre Akgündüz,Süleyman Hilmi Kal,Tunahan Özdemir,Huzeyfe Torun
Bulgularımız reeskont kredilerinin ihracatı desteklediğini göstermekle birlikte, bu tür finansman araçlarının tasarımında birçok faktörün bir arada değerlendirilerek fonların hedefe odaklı ve verimli bir şekilde dağıtılmasının gerekliliği de vurgulanmalı.