Türkiye'de bir taraftan dana eti talebi hızlı bir şekilde artarken, diğer taraftan üretim maliyeti üzerinde besi yemi kaynaklı olarak ciddi bir baskı söz konusu.
İhracatın kalite kompozisyonundaki değişimler yurt içi gıda fiyatlarını etkiliyor. Yaş meyve-sebze ürünlerinde kalite yönetimi enflasyon oynaklığını azaltmada önemli bir araç olarak kullanılabilir.
Vadeli piyasalardan elde edilen fiyatlar basit, şeffaf ve rahat ulaşılabilir olması nedeniyle genelde petrol fiyatlarının tahmini açısından iyi bir başlangıç noktası oluştursa da, farklı yöntemlerin uygun bir bileşimi kullanılarak elde edilen tahminlerin daha makul sonuçlar verdiğini ifade etmek mümkün.
Gıda arzının kalitesi, sağlık standartlarına uygunluğu ve miktarsal sürekliliğinin yanı sıra, yurt içi gıda fiyatlarının istikrarlı seyri “gıda güvenliği” konusunun başlıca unsurlarını oluşturuyor.
Kalıcı fiyat istikrarı, ekonomimize inanan, güvenen insanları koruyacak; paramızı hak ettiği değere kavuşturacak ve bunun sonucunda da hepimiz geleceğe güvenle bakacağız.
Enflasyon hedefini yükseltmenin maliyeti büyük ihtimalle faydasının ötesine geçebilir. Kaldı ki, gelişmiş ülkelerin merkez bankalarının, her ne kadar sıfır alt sınırı sorunuyla karşılaşma olasılıkları yüksek olsa da, uzun zamanda tesis ettikleri bu politikadan vazgeçmeleri kolay olmayacaktır.
Yaş meyve-sebze ürünlerinde sağlıklı fiyat oluşumu için üretimde verimliliği artırmak kadar, üretim sonrası tedarik süreçlerine etkinlik kazandırmak da kritik öneme sahip.
Karayolları altyapı kalitesindeki iyileştirmelerin ticaret maliyetlerini azalttığı, bölgeler arası ticaret hacmini arttırdığı ve rekabet koşullarını iyileştirmek suretiyle piyasa ekonomisinin işleyişini desteklediği söylenebilir.
Çekirdek enflasyonun iki ana bileşeni olan temel mal ve hizmet gruplarında fiyatlama dinamiği oldukça farklı. Çekirdek enflasyona dair sağlıklı bir analiz için bu iki grubun hikâyesine ayrı ayrı kulak vermek gerekiyor.
Türkiye’de döviz kuru ve ithalat fiyatları gibi dış faktörlerin enflasyona etkisi yüksek. Döviz kuru ve ithalat fiyat geçişkenliğine dair ölçümler kayda değer bir belirsizlik içermediğinden oldukça net politika çıkarımları yapabilmemize imkân tanıyor. İktisadi faaliyet ve ücretlerden enflasyona geçiş etkileri ise daha geniş bir belirsizlik aralığını içermekte.
Enflasyon sepetinde önemli yer tutan gıda grubunun fiyatlarındaki hareketler, kısa vadede enflasyon seviyesi ve enflasyon beklentileri üzerinde belirleyici oluyor.
Mevsimsel ürünlerin ağırlık yapısındaki yöntemsel değişimin giyim ve ayakkabı grubu fiyatları üzerinden çekirdek enflasyonda dalgalanmalara yol açması söz konusu. Dolayısıyla, enflasyonun ana eğilimine dair sağlıklı bir değerlendirme yapabilmek için, geçiş yılı olan 2017’de söz konusu etkilerden arındırılmış göstergelere bakılmasında fayda var.
Tarım sigortaları üreticiye gelir istikrarı sağlamasının yanı sıra üretici davranışını düzenlemesi nedeniyle tarımsal verimlilik üzerinde de önemli etkiye sahip.
Türkiye’de ücretli ve yevmiyelilerin önemli bir kısmı asgari ücret ve komşuluğunda gelire sahip ve özel sektör ücret artışlarında asgari ücret artışları ve TÜFE çıpa olmakta. Bu durum, ekonomi genelinde ücretlerin iş çevrimlerine duyarlılığını sınırlamakta, ücret enflasyonunda önemli bir katılığa sebep olmakta ve ücret-enflasyon etkileşimi açısından enflasyon katılığını da beslemektedir.
Üretici fiyatları, tüketici fiyatları üzerindeki maliyet yönlü baskılara ilişkin bir gösterge niteliğindedir. Ancak, ithal maliyet şoklarının yoğun gözlendiği dönemlerde iki endeksin artış oranları arasındaki farkın üretici fiyatları lehine açıldığı görülmekte. Dolayısıyla, petrol fiyatlarının ve döviz kurunun belirgin hareketler gösterdiği 2017 yılında Yİ-ÜFE ile TÜFE arasında bir ayrışma ortaya çıkması doğal bir durum.
Farklı iktisadi davranışa sahip yaş gruplarının nüfus içindeki ağırlıkları değiştikçe, toplam üretim ve harcama seviyeleri, dolayısıyla enflasyonun seyri etkilenebilmekte. Bu bağlamda, önümüzdeki yıllarda gelişmekte olan ülkelerde demografiden kaynaklanan dezenflasyonist etkinin giderek azalacağı bulgularımız arasında. Ancak Türkiye için hesapladığımız değerler, bu değişimin yakın bir gelecekte enflasyon dinamikleri üzerinde belirleyici olacak düzeylere ulaşmayacağına işaret ediyor.
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası, Temmuz 2024 yayını ile birlikte fiyat değişimlerindeki hareketleri aylık bazda ve böylece daha zamanlı bir şekilde kamuoyu ile paylaşmak amacıyla Konut Fiyat Endeksi hesaplama yönteminde değişikliğe gitti. Bu yazıda, yapılan revizyonun kapsamını ve endekslere etkilerini özetliyoruz.
Enflasyonla mücadele sürecinde bütün paydaşların ortak çabasıyla hayata geçirilecek bütüncül bir yaklaşım, fiyat istikrarına daha düşük maliyetle ve kalıcı olarak ulaşılması konusunda önemli katkı sağlayabilir.
Bulgular, döviz kurunun enflasyon üzerinde maliyet yönlü etkilerinin ötesinde beklenti, finansman şekli, piyasa yapısı, vb. kanallarla da etkili olabileceğine işaret etmekte. İthal girdi kullanımı arttıkça yurt içi üretici fiyatlarının dışsal şoklara maruz kalma derecesinin arttığı gözleniyor.
Özgül Atılgan Ayanoğlu,Kübra Yıldız Özertaş,Ünal Seven
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası, farklı ekonomik aktörlerin gelecek 12 aya ilişkin enflasyon beklentilerini, Sektörel Enflasyon Beklentileri yayını altında birleştirerek kamuoyu ile paylaşmaya başladı. Bu blog yazısı, Sektörel Enflasyon Beklentileri yayınının yöntemini ve paylaşılan enflasyon beklentilerini inceliyor.
Yusuf Emre Akgündüz,Altan Aldan,Yusuf Kenan Bağır,Huzeyfe Torun
Son dönemde verimlilik artışları devam ederken reel ücretlerde gerileme görülüyor. Söz konusu gelişmelerde, istihdam ve üretim yapısındaki kompozisyon değişimlerinin etkisi sınırlı. Sanayi sektöründe verimliliğin oldukça hızlı artması enflasyon ve büyüme dinamikleri açısından olumlu bir işaret.
Ali Hakan Kara,Çağrı Sarıkaya,Fethi Öğünç,Mustafa Utku Özmen
Döviz kurundan enflasyona geçiş etkisi dönemsel faktörlere göre değişebiliyor. Mevcut dönemde iktisadi faaliyetin ılımlı seyri geçişkenliği sınırlarken, beklentilere dair gelişmeler yukarı yönlü risk oluşturmakta.