Finansal küreselleşmenin temel öğelerinden biri olarak tanımlanan doğrudan yatırımlar, cari işlemler açığının finansmanında giderek önem kazanan bir sermaye kalemi. Doğrudan yatırımlar, ülke için uzun vadeli bir finansman olmasının yanı sıra, üretimde eski teknoloji yerine yeni teknolojinin kullanımını, dolayısıyla verimliliğin artmasını ve şirketlerin yeni dış pazarlara açılmasını desteklemesi bakımından önem taşımakta.
Kavramsal olarak, doğrudan yatırım, bir ekonomide yerleşik yatırımcının, diğer bir ekonominin yerleşiği olan bir işletmeye uzun vadeli ilişki kurmak amacıyla yaptığı sınır ötesi yatırım olarak tanımlanmakta. Burada doğrudan yatırımcının ilgili işletmenin sermayesinde en az yüzde 10 paya sahip olması veya yönetiminde söz sahibi olması esastır.
Türkiye’ye yapılan doğrudan yatırım stoku, Uluslararası Yatırım Pozisyonu (UYP)’nda Yükümlülükler altında yer alan Doğrudan Yatırımlar kaleminde gösterilmekte. Bu kalem, yurt dışında yerleşik kişilerin Türkiye’ye yaptıkları sermaye yatırımları ile diğer sermaye kalemlerinden oluşmakta. Diğer sermaye, doğrudan yatırım ilişkisi içinde yurt dışındaki şirketin yurt içindeki şirkete verdiği borç şeklindeki yatırımı ifade etmekte.
UYP verilerine göre, Türkiye’nin doğrudan yatırım yükümlülüklerinin stok değeri 2016 sonunda 141,6 milyar ABD dolarıdır. Bu kalemde en önemli paya sahip olan sermaye yükümlülükleri 131,0 milyar ABD doları seviyesinde. Söz konusu sermaye yatırımlarının sektörel dağılımı incelendiğinde ise ağırlıklı olarak finans ve sigorta faaliyetlerine yatırım yapıldığı görülmekte. Toptan ve perakende ticaret ile elektrik, gaz, buhar ve iklimlendirme üretimi ve dağıtımı ise önemli paya sahip diğer sektörler arasında.
Coğrafi dağılım nasıl yapılır?
Finansal küreselleşmeye paralel olarak sınır ötesi sermaye hareketliliğinin artması, doğrudan yatırımcı ve doğrudan yatırım işletmeleri arasında karmaşık yatırım ilişkilerinin oluşmasına neden olmakta. Bu kapsamda, uluslararası kuruluşlarca doğrudan yatırım ilişkilerinin, bir başka ifade ile doğrudan yatırım zincirinin, daha iyi anlaşılması ve doğrudan yatırım istatistiklerine ilişkin coğrafi sınıflamanın doğru olarak yapılabilmesi için bir takım standartlar belirlenmekte. OECD tarafından hazırlanan ve doğrudan yatırımlara ilişkin uluslararası standartların temelini oluşturan Doğrudan Yatırım Tanımları El Kitabı’nda coğrafi sınıflama için iki yaklaşım bulunmakta: doğrudan yatırım zincirinin son halkası anlamına gelen “ilk yatırımcı”nın ülkesine (immediate investing country) ve söz konusu zincirin en tepesindeki “nihai yatırımcı”nın ülkesine (ultimate investing country) göre sınıflama.
Doğrudan yatırım zincirini üç farklı ülkenin yerleşiği olan A, B ve C işletmeleriyle basit anlamda açıklayalım (Şekil 1). Ülke 1’de yerleşik olan C İşletmesi, Ülke 2’de yerleşik olan B İşletmesi’nin sermayesinde en az yüzde 50 paya sahip olsun, B İşletmesi de Ülke 3’te yerleşik olan A İşletmesi’ne sermayesinin en az yüzde 10’u oranında yatırım yapsın. Dolayısıyla, uluslararası standartlara göre, doğrudan yatırım zincirinin en tepesinde yer alan C İşletmesi B işletmesinde en az yüzde 50 ve üzerinde söz sahibi olması nedeniyle nihai yatırımcı olarak, Ülke 1 de nihai yatırımcının ülkesi şeklinde tanımlanır. B İşletmesi ise, doğrudan yatırım zincirinde A İşletmesi’ne yatırım yapan en yakın işletme olduğu için ilk yatırımcı olarak, Ülke 2 de ilk yatırımcının ülkesi şeklinde tanımlanır. Günümüz örneklerinde doğrudan yatırım zincirleri çok daha kapsamlı ve karmaşık bir yapıya ulaşabilmekte. Bir ülke yerleşiği şirketin başka bir ülke yerleşiği şirkete zincir oluşturacak şekilde yatırım yapmasının arkasında, küresel ekonomik gelişmelere bağlı olarak artan rekabet şartları, ülkelerin sunduğu bir takım ticari ve mali avantajlardan faydalanma isteği gibi farklı nedenler olabilmekte.
Uluslararası metodolojiye uygun olarak; Ödemeler Dengesi ve Uluslararası Yatırım Pozisyonu İstatistikleri kapsamında yayımlanan doğrudan yatırım verileri, ilk yatırımcının ülkesine göre derlenmekte ve yayımlanmakta. Ayrıca, Bankamızca yapılmakta olan “Yabancı Sermayeli Şirketler Anketi” çerçevesinde yurt içine yapılan sermaye yatırımları nihai yatırımcının ülkesine göre de sınıflandırılabilmekte.
Bu kapsamda; 2015 ve 2016 yıllarına ilişkin Türkiye’ye yapılan sermaye yatırımları stoku ilk yatırımcının ülkesine göre incelendiğinde en yüksek yatırımı yapan ülkenin Hollanda olduğu gözlenmekte. Hollanda’nın en büyük yatırımcı ülke olarak ortaya çıkmasında, bu ülkede “Özel Amaçlı Şirketler-Special Purpose Entities” olarak da adlandırılan ve kurulu bulunduğu ülkede sadece yabancı sermayenin ülkeye gelişine ve başka bir ülkeye gidişine aracılık eden şirketlerin kurulmasına kolaylık sağlanması rol oynamakta. Hollanda bu niteliği nedeniyle genel olarak nihai yatırımcı bir ülke değil, uluslararası doğrudan yatırımlara aracılık eden bir ülke konumunda. Benzer şekilde, İrlanda, Lüksemburg ve Birleşik Arap Emirlikleri gibi diğer ülkelerde de sermayenin bir ülkeden diğerine aktarılmasına aracılık eden benzer nitelikte şirketler bulunmakta.
2016 yıl sonu stoku bu dört ülke için incelendiğinde, ilk olarak UYP’de ilk yatırımcı ülkesi Hollanda olarak sınıflandırılan doğrudan yatırımlar, nihai ülke sınıflamasına göre %32,3 oranında, yaklaşık 7,6 milyar ABD doları azalmakta (Tablo 1). Bu yatırımların %49’unun nihai yatırımcısının Birleşik Krallık, % 10’unun Güney Kore, %7’sinin ise İsviçre’de yerleşik olduğu göze çarpmakta (Grafik 1).
Benzer şekilde, ilk yatırımcı ülkesi Lüksemburg olarak sınıflandırılan yatırımların nihai yatırımcı ülkesine bakıldığında, bu ülkeden yapılan yatırımın %38,4 oranında azaldığı ve bu azalışta %81’lik payın Almanya’ya ait olduğu gözlenmekte.
İlk yatırımcı ve nihai yatırımcı farklılaşmasının çarpıcı olarak görüldüğü ülkelerden bir diğeri ise İrlanda. İlk yatırımcı ülkesi İrlanda olarak sınıflandırılan yatırımların yaklaşık %88’inin ülkesi nihai yatırımcı sınıflaması baz alındığında değişmiş. Bu değişimdeki en büyük payı ise %83 ile Birleşik Krallık almış.
Bir diğer önemli fark Birleşik Arap Emirlikleri’nde gerçekleşmiş. Bu ülkeden yapılan yatırımların %77,5’inin nihai yatırımcısının başka ülkelerde yerleşik olduğu gözlenmiş. Bu değişimde Suudi Arabistan %96’lık pay ile ilk sırada yer almış.
Özetle, mevcut doğrudan yatırım istatistiklerinde yatırım zincirinin son halkası olan ülke esas alınmakta. Oysa iktisadi olarak bakıldığında yatırım istatistiklerinin ülke dağılımını analiz ederken nihai yatırımcının ülkesini baz alan sınıflandırmaların da dikkate alınması gerekiyor. Bu kapsamdaki veriler, doğrudan yatırımlarla ilgili ülkeler arası değerlendirme ve politika önerilerinin daha sağlıklı yapılabilmesi açısından önem taşımakta.