Ücretlerin gelişimi hem maliyet hem de talep kanalından enflasyonu etkiliyor. Ayrıca, ücretlerin iş çevrimlerine duyarlılığı, ekonomiye gelen şokların enflasyona geçişkenliği ve para politikasının etkinliği açısından da önem taşımakta. Dolayısıyla, Türkiye’deki ücret dağılımının genel bir resminin çizilmesi ve ücret artışlarının nasıl belirlendiğinin ortaya konulması ekonominin dinamiklerinin anlaşılması açısından oldukça önemli. Öyleyse, ücret gelişmeleri hangi verilerle izleniyor?
Ücret Göstergeleri
Üretim maliyeti perspektifinden bakıldığında ücretlere dair en yaygın kullanılan seri Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından üç ayda bir açıklanan işgücü girdi endeksleri (İGE) altında yer alan “saatlik işgücü maliyeti endeksi”dir (Tablo 1). Enflasyon dinamiğindeki belirleyici rolü nedeniyle, birim katma değer başına reel işgücü maliyeti şeklinde hesaplanan “reel birim işgücü maliyeti” de önemli bir gösterge olarak takip edilmektedir. Gelir tarafından bakıldığında ise Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) tarafından açıklanan “ortalama günlük kazanç” ve TÜİK İGE altında yer alan “brüt ücret maaş endeksi” başlıca takip edilen ücret verisi serileridir. TÜİK brüt ücret maaş serisi düzenli ücret ve ikramiyelilerle birlikte her ay yapılmayan tüm düzensiz kazançları da kapsarken, SGK ücret ölçütü kazancın prime esas olup olmamasını temel aldığından bu düzensiz kazançların bir kısmını kapsamamaktadır.
Türkiye’de Ücret Dağılımı Nasıldır?
Ücret dinamikleri açısından öne çıkan bir diğer soru ise, Türkiye’de ücretlerin nasıl dağıldığıdır. Bu soruyu cevaplamak için 2017 yılı Hane Halkı İşgücü Anketi (HİA) mikro verileri derlenerek Türkiye’de ücretli ve yevmiyeli çalışanların özellikleri incelenebilir. Ankette, kişilere bir önceki ay içinde esas işlerinden elde ettikleri toplam net nakdi gelir (dönemsel olarak elde edilen ikramiye, prim vb. gelirlerden aya düşen miktar dâhil) sorulmakta. Söz konusu verilere göre, 2017 yılında toplam istihdamın yüzde 67,3’ü (18,9 milyon kişi) ücretli ve yevmiyeli çalışanlardır. Ücret aralıkları incelendiğinde ise, ücretli ve yevmiyeli çalışanların yüzde 11,3’ünün 1.200 TL’den az gelir beyan ettiği, yüzde 37,5’inin asgari ücret komşuluğunda (1.200-1.600 TL) olduğu görülüyor. Yüzde 44,3’ü ise 1.600-4.000 TL arasında gelire sahip (Grafik 1).
Özetle, toplam istihdamın yaklaşık üçte ikisi ücretli ve yevmiyelilerden oluşmakta. Söz konusu çalışanların yaklaşık yarısı asgari ücret komşuluğu ve altında gelire sahip. Diğer bir ifadeyle, bu grubun toplam istihdam içindeki payı üçte bir civarında. Dolayısıyla ekonomideki genel ücret artış oranı ve ücret dağılımı açısından asgari ücret oldukça belirleyici. Peki, asgari ücret dışında ücret artışlarında etkili olan diğer faktörler nelerdir?
Ücret Artışlarında Etkili Olan Unsurlar Nelerdir?
Bu soruya yanıt vermek için birinci yöntem olarak iş sözleşmelerini inceleyerek endeksleme davranışını tespit etmeye çalışıyoruz.
Toplu iş sözleşmeleriyle belirlenen (TİS) ücret artışlarında geçmiş enflasyona endeksleme davranışının oldukça güçlü olduğu görülmekte. Yıllık asgari ücret değişimleri, normalden farklı bir yapının olduğu 2016 ve 2017 yılları dışlandığında, beklenen enflasyonun ortalama 3,0 puan üzerinde. TİS ve Kamuyu Aydınlatma Platformu’nda (KAP) sözleşme duyurusu yer alan firmaların ücret politikalarını incelediğimizde şunu görüyoruz: TİS’in ilk yılında ücret artışı genelde beklenen enflasyon oranının üzerinde belirlenirken takip eden dönemlerde bir önceki yılın (veya önceki altı ayın) gerçekleşen enflasyon oranı esas alınıyor (Tablo 2).
Ücret artışlarında etkili olan unsurları anlamak için alternatif bir yöntem ücret serilerinin ampirik olarak modellenmesidir. Bunun için TCMB bünyesinde yapılan çalışmalardan faydalanıyoruz. Ücret dinamiklerini anlamaya yönelik yapılan çalışmalar, geçmiş dönem enflasyonunun ve asgari ücret artışının tarım dışı ücret değişimi üzerinde etkili olduğunu gösteriyor. Ayrıca iş çevrimlerinin de özellikle üst gelir grubu ücretleri için anlamlı etki yaptığı bulunuyor. Asgari ücret ve komşuluğundaki ücretler iş çevrimlerinden etkilenmezken ücret dilimleri yükseldikçe ücretlerin iş çevrimlerine duyarlılığı artıyor. Bu çalışmalarda geçmiş enflasyon katsayısının anlamlı ve büyük bulunması, toplu iş sözleşmelerinde olduğu gibi ücret artışlarının belirlenmesinde de endeksleme davranışının önemini ortaya koymakta.[1]
Özetle, Türkiye’de ücretli ve yevmiyelilerin önemli bir kısmı asgari ücret ve komşuluğunda gelire sahip ve özel sektör ücret artışlarında asgari ücret artışları ve TÜFE çıpa olmakta. Bu durum, ekonomi genelinde ücretlerin iş çevrimlerine duyarlılığını sınırlamakta, ücret enflasyonunda önemli bir katılığa sebep olmakta ve ücret-enflasyon etkileşimi açısından enflasyon katılığını da beslemektedir.
[1] Analizin detayları için Aldan ve Gürcihan Yüncüler (2016) ile TCMB (2018a) çalışmalarına bakılabilir.
Kaynakça
Aldan, A. ve Gürcihan Yüncüler, H. B. (2016). “Türkiye’de Reel Ücretler ve İş Çevrimleri”. TCMB Çalışma Tebliği, No. 16/25.
Gürcihan Yüncüler, H. B. ve Yüncüler, Ç. (2016). “Asgari Ücretin Türkiye İşgücü Piyasasına Etkisi”. TCMB Çalışma Tebliği, No. 16/14.
TCMB (2018). “Türkiye’de Ücret Dinamikleri”, Enflasyon Raporu Sayı 2018-IV, Kutu 4.1, 54-57.Aralık