TT

Emre Kaya

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasında Müdür olarak görev yapmaktadır.

Merve Mavuş Kütük

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasında Merkez Bankası Uzman Yardımcısı olarak görev yapmaktadır.

Editöre Not
Her türlü görüş, öneri
ve yorumlarınız için:
Mesaj Gönder

Türkiye’nin en önemli dış ticaret ortaklarının başında gelen Avrupa Birliği’nin (AB) ihracatımızda önemli bir payı var. 2016 yıl sonu itibarıyla ihracatımızın yüzde 48’ini AB ülkelerine, ithalatımızın ise yüzde 39’unu AB ülkelerinden gerçekleştiriyoruz (Grafik 1). AB ile ticari ilişkilerimizde 1995 yılında yürürlüğe giren Gümrük Birliğinin payı büyük. Buna karşılık, aradan yirmi yıldan fazla zaman geçmesine rağmen Türkiye’nin AB’ye üyelik sürecinin sonuçlanmaması ve bir dizi konjonktürel ve teknik sebepten ötürü son yıllarda Gümrük Birliğinin güncellenmesi ihtiyacının ortaya çıktığı görülmekte. Bu notta öncelikle Gümrük Birliğinin güncellenmesine neden ihtiyaç duyulduğu ve bu sürecin nasıl gerçekleşeceği konularına değiniyoruz. Ardından olası bir güncellemenin yaratabileceği sonuçlara ilişkin çalışmaların sonuçlarını özetliyoruz.

Gümrük Birliğinin Güncellenmesine Neden İhtiyaç Duyuluyor?

31 Aralık 1995’te yürürlüğe giren 1/95 sayılı Ortaklık Konseyi Kararı ile Türkiye ve AB ülkeleri arasında ticaret kurallarının yeniden belirlendiği Gümrük Birliği oluşturuldu. Bu çerçevede, malların serbest dolaşımı kapsamında sanayi ürünleri ve işlenmiş tarım ürünlerinde[1] gümrük vergileri kaldırılmış olup hizmetler sektörü ve işlenmemiş tarım ürünleri Gümrük Birliğinin dışında tutuldu. Gümrük Birliği, Türkiye’nin AB’ye üyeliğinin yakın bir dönemde gerçekleşeceği düşünülerek hayata geçirilmesine rağmen, tam üyelik süreci çeşitli sebeplerden ötürü tamamlanamadı. Bu süre zarfında dünya ekonomisi artan bir şekilde küreselleşip ülkeler arası ticari bağlantılar artarken, önemli bir genişleme sürecinden geçen AB de Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve Kanada gibi büyük ekonomilerle derin ve kapsamlı serbest ticaret anlaşmaları girişimlerinde bulundu.

Türkiye’nin AB ile ticari ilişkilerinde zamanla birtakım sorunlar ve ihtiyaçlar ortaya çıktı. Bu sorunların başında, Türkiye’nin AB’nin dış ticaret politikasının karar alma süreçlerinde yer alamaması ve getirilen düzenlemeleri kabul etmesi zorunluluğu gelmekte. Genel olarak, gümrük birliği anlaşmalarında işin doğası gereği, ticaret sapmasının ortaya çıkmaması için birliğe üye ülkelerin üçüncü ülkelerden gelen ithal ürünlere yönelik aynı tarife oranlarını ve aynı ticaret politikasını uygulamaları gerekmekte. Bu çerçevede Türkiye’nin, AB’nin dış ticaret politikasının belirlenme ve karar süreçlerinde yer alamamasına rağmen, AB ile ortak bir dış ticaret politikası benimsemesi gerekmekte. Buna en iyi örnek olarak, AB ile ABD arasında müzakere süreci devam eden “Transatlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı” gösterilebilir. Bu ortaklığın tarım, sanayi ürünleri, hizmetler, yatırımlar ve kamu alımları gibi konuları içerecek geniş kapsamlı bir serbest ticaret anlaşması olması planlanırken Türkiye, ABD ile müzakerelerde masada bulunmadığı için hem ülke çıkarlarını savunamamakta hem de anlaşmanın bir tarafı olmadığı için bu anlaşmadan faydalanamamakta. Bunun yanında, AB'nin Ortak Dış Ticaret Politikasını uygulamakla yükümlü olan Türkiye, AB'nin imzalamış olduğu serbest ticaret anlaşmalarını tamamlamak için üçüncü ülkelere başvurarak girişimlerde bulunmasına karşın, üçüncü ülkelerin kendi çıkarlarını öne sürerek Türkiye ile ticaret ortaklığı kurma konusunda isteksiz oldukları gözlenmekte. Bu durum da Türkiye ve AB'nin ticaret politikalarının birbirinden farklılaşmasına ve Türkiye’nin Gümrük Birliği üyesi olmasına karşın kapsamlı serbest ticaret anlaşmalarından faydalanamamasına yol açmaktadır. Diğer yandan, gerek Türkiye, gerekse de AB ülkelerinin 20 yıldan bu yana geldikleri noktada, hizmetler, kamu alımları ve işlenmemiş tarım ürünleri gibi ürünlerin serbest ticaretinin iki taraf için de yararları olacağının ortaya çıkması, bazı üye ülkelerce ülkemizde kayıtlı ticari araçlara uygulanan karayolu kotaları ile işadamları ve şoförlere uygulanan vizeler ve olası anlaşmazlıklarda yargı ve tahkim yolunun kapalı olması gibi nedenler de anlaşmanın güncellenmesi ihtiyacını doğurmakta.

Gümrük Birliğinin Güncellenmesi Süreci ve Olası Etkileri

Yukarıda anılan nedenlerden ötürü 28 Şubat 2014 tarihinde Türkiye ve Avrupa Komisyonu nezdinde bir çalışma grubu[2] kurulmasına karar verildi. Bu grup çalışmalarını 27 Nisan 2015 tarihinde tamamladı ve Avrupa Komisyonu detaylı bir değerlendirme raporunu Avrupa Konseyine sundu[3]. Bu süre zarfında T.C. Ekonomi Bakanlığı öncülüğünde de ülkemizde 30’u aşkın sayıda bilgilendirme, istişare ve eşgüdüm toplantıları düzenlendi ve kamuoyu ve ilgili paydaşlarla bilgi alışverişi yapıldı. Gümrük Birliğinin güncellenmesine ilişkin resmi müzakerelerin, Avrupa Konseyinin onayını takiben başlaması beklenirken, bu sürecin çeşitli siyasi sebeplerden ötürü aksaması veya gecikmesi olasılığının olduğu da unutulmamalı.

Gümrük Birliğinin güncellenmesinin hem Türkiye hem AB için ekonomik kazanımlar doğuracak olması, AB ve Türkiye tarafının ortak görüşü. Konuya ilişkin günümüze kadar yapılan senaryo analizlerinde, mevcut sorunların çözümü ve anlaşmanın hizmetler, işlenmemiş tarım ürünleri ve kamu alımlarını içine alacak şekilde genişletilmesinin Türkiye ve AB ekonomilerine olumlu katkı yapacağı sonucunun ortaya çıktığı görülüyor. T.C. Ekonomi Bakanlığının bağımsız bir araştırma kuruluşuna yaptırdığı etki analizi çalışmasında[4], her iki tarafın da tercihli senaryosu olan, mevcut anlaşmadaki yapısal sorunların giderilmesi, hizmetler ve kamu alımlarının karşılıklı açılması, tarım ürünleri ticaretinde tam serbestleşmeye gidilmesi ve bunların sonucunda ABD ve Kanada başta olmak üzere üçüncü ülkelerle daha fazla serbest ticaret anlaşması yapılması halinde Türkiye GSYİH’sinin yüzde 1,9, AB’ye ihracatın yüzde 24, toplam ihracatın ise yüzde 15 artması; tüketici fiyatlarının da yüzde 1,5 düşmesi öngörülmekte. Benzer sonuçlara Avrupa Komisyonunun raporunda da ulaşıldığı görülmekte. Bunlara ek olarak, anlaşmanın her iki tarafta da ücretlerin, istihdamın ve hayat standartlarının artmasını, çalışma hakkı, sosyal güvenlik gibi sosyal kazanımlar ile sağlık ve eğitim gibi pozitif refah etkilerinin hissedilmesini sağlaması da beklenebilir.

[1] İşlenmiş tarım ürünlerinde sadece sanayi payına yönelik gümrük vergileri kaldırılmış olup ürünlerin temel tarım ürünü kısmına yönelik gümrük vergileri korunmuştur.

[2] Senior Official Working Group

[3] Study of the EU-Turkey Bilateral Preferential Trade Framework, Including the Customs Union, and an Assessment of its Possible Enhancement, European Commission, 26 October 2016, http://ec.europa.eu/smart-regulation/impact/ia_carried_out/docs/ia_2016/turkey_anx6_en.pdf.

[4] T.C. Ekonomi Bakanlığı, Resmi İnternet Sitesi, Gümrük Birliği'nin Güncellenmesi Etki Analizi Çalışması Basın Bildirisi

 

Kaynakça

AT - Türkiye Ortaklık Konseyi, 1/95 Sayılı Ortaklık Konseyi Kararı (1995)

Avrupa Komisyonu, “Study of the EU-Turkey Bilateral Preferential Trade Framework, Including the Customs Union, and an Assessment of its Possible Enhancement”.(2016).

T.C. Ekonomi Bakanlığı

Türkiye İstatistik Kurumu

Emre Kaya

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasında Müdür olarak görev yapmaktadır.

Merve Mavuş Kütük

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasında Merkez Bankası Uzman Yardımcısı olarak görev yapmaktadır.

Editöre Not
Her türlü görüş, öneri
ve yorumlarınız için:
Mesaj Gönder

ANA SAYFA

* Blogda yer verilen görüşler yazarlara aittir. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasının resmi görüşlerini temsil etmeyebilir.