TT

Muhammed İslami Önal

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasında Uzman olarak görev yapmaktadır.

Mehmet Büyükkara

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasında Merkez Bankası Uzman Yardımcısı olarak görev yapmaktadır.

Editöre Not
Her türlü görüş, öneri
ve yorumlarınız için:
Mesaj Gönder

I. Suistimal riski nedir?

Sürekli gelişen iş süreçlerine rağmen suistimal riski, başta finansal sektör olmak üzere tüm sektörleri tehdit eden önemli risklerden biri olmaya devam ediyor. Küresel finansal kriz ve sonrasında art arda ortaya çıkan Libor, FX, kredi derecelendirme kuruluşu kaynaklı finansal skandallar, suç gelirlerinin aklanması ve terörizmin finansmanı ile mücadele (AML/CFT) kapsamında verilen cezalar nedeniyle suistimal riski algılaması güçlenmiş ve finansal kuruluşlara olan güven tarihsel olarak düşük düzeylere inmişti. Bu nedenle, suistimal riskini azaltma konusu, küresel finansal reform ihtiyacının arkasındaki unsurlardan biri haline geldi. Suistimal riski, en geniş tanımıyla bir firmanın ve çalışanlarının davranış ve faaliyet tarzlarına bağlı riskleri ifade ederken, müşterilere ve yatırımcılara yönelik davranışlar, kurallara aykırı hareket edilmesi ve piyasaların manipüle edilmesi hususlarını kapsıyor.

II. Suistimalin maliyeti

Suistimaller genel itibarıyla firma özelinde değerlendirilmekle birlikte, finansal sistem üzerinde meydana gelen suistimallerin önemli yansımaları bulunabiliyor. Her şeyden önce, özellikle bankacılık sektöründeki suistimaller, toplum için maliyet oluşturabiliyor. Suistimallerin finansal sisteme duyulan güvene zarar vermesi ise en belirgin ve önemli toplumsal maliyet unsuru olma özelliği taşıyor.

2015 yılında Avrupa Sistemik Risk Kurulu tarafından yayımlanan Bankacılık Sektöründe Suistimal Riski Raporu'nda yer alan anketler kapsamında[1], 2014 yılında Edelman Trust tarafından 27 AB ülkesinde 33.000 kişiyle yapılan ankete göre, bankacılık ve finansal hizmetler sektörünün en az güven duyulan sektör olduğu görülüyor (Grafik 1).

Aynı raporda yer alan diğer bir çalışmaya göre (Gallup) de, Avrupa’da 2013 yılında bankalara olan güven oranının İspanya’da %11, İrlanda’da %15, İtalya’da %16, Yunanistan’da %17 seviyesine düştüğüne dikkat çekiliyor. (Grafik 2).[2]

Finansal sisteme güvenin azalması, katılımcıların sistemden uzak durmasına neden olurken, finansal tabana yayılmayı azaltma tehlikesini barındırıyor. Ayrıca, ampirik olarak henüz bir çalışmaya konu olmamakla birlikte, suistimallerin vergi kaybı ve kaynakların yanlış kullanımına yol açması, bulaşıcılık etkisiyle bankacılık sektörüyle etkileşim halinde olan diğer sektörleri olumsuz etkilemesi gibi olası maliyetleri de mevcut.

Diğer taraftan, suistimallerin önlenmesi ve suistimal riskinin azaltılması için kullanılan finansal ve diğer yaptırımlar, bazı durumlarda sistemik risk yaratabilirken, finansal sistem katılımcılarına da maliyet yükleyebiliyor. Zira suistimal riskine daha çok büyük bankalar maruz kalıyor. 2012'de Londra’da, ABD doları üzerinden bankalararası borç verme işlemlerinde uygulanan ortalama faiz oranını ifade eden liborun belirlenmesinde etkin olan kredibilitesi yüksek bankaların, kendi çıkarları için faiz oranları üzerinde yaptıkları oynamaların ifşa olduğu Libor skandalı buna bir örnek. Aralarında Barclays, Bank of America, Bank of Tokyo-Mitsubishi UFJ, Citigroup, Credit Suisse, Deuthsche Bank, Lloyds, HSBC, HBOS, JPMorgan, Rabobank, RBS, UBS, gibi önemli bankaların da olduğu 16 banka hakkında soruşturma başlarken soruşturma sonucunda Barclays, UBS ve RBS bankaları 2,6 milyar ABD doları cezaya çarptırıldı. 2013 yılı itibarıyla suistimaller nedeniyle verilen cezaların %85’inin küresel sistemik öneme sahip bankalar (G-SIB) sınıflandırmasında üst basamaklarda yer alan 10 bankaya verilmiş olması, oluşabilecek sistemik risk için bir ipucu mahiyetinde. Büyük bankaların suistimal riskinden etkilenmesinin tüm sektörde bulaşıcılık etkisiyle kırılganlık yaratma olasılığı bulunuyor. 2010-2015 yılları arasında Societe Generale, HSBC, BNP Paribas, Citigroup gibi büyük bankalara toplamda verilen cezanın büyüklüğünün 200 milyar euro tutarına ulaşması bu kapsamda dikkat çekiyor (Grafik 3).

III. Suistimal riskinin azaltılmasına yönelik çabalar

Bazı finansal kuruluşlardaki suistimallerin sistemik risk yaratma potansiyeli taşıyacak seviyeye gelmesi ve küresel reformların faydalarını etkileyecek olması endişesiyle Finansal İstikrar Kurulu (FSB) Başkanı tarafından G20 liderlerine bir mektup gönderildi. Mektupta, suistimallerden kaynaklı risklerin azaltılması için risk yönetişimi ve ücretlendirme gibi reform alanlarına ilişkin teşviklerin suistimalleri azaltmadaki etkinliğinin ve ilave önlemlerin gerekli olup olmadığının; finansal göstergelere ilişkin reformlardaki ilerleme ile sabit getirili menkul kıymet piyasaları, emtia ve döviz piyasalarında küresel standartların geliştirilmesine ihtiyaç olup olmadığının araştırılarak bu konularda reform ihtiyaçlarının FSB tarafından değerlendirileceği bildirildi. 2015 yılında FSB tarafından hazırlanan çalışma planı kapsamında başlatılan çalışmalara ilişkin 2016 yılında gerçekleştirilen Hangzhou Zirvesi’nde, G20 liderleri tarafından 2017 Hamburg Zirvesi’nde sunulmak üzere bir İlerleme Raporu hazırlanması istenmişti.[3] 7-8 Temmuz 2017 tarihinde gerçekleştirilen G20 Hamburg Zirvesi’ne sunulan Rapor'da finansal sektörde suistimal riskinin azaltılması için alınan önlemler üç ana başlık ve alt başlıklar halinde sıralanıyor:

  1. Finansal kuruluşların yönetişiminin güçlendirilmesine yönelik önlemler[4]
  2. Suistimal riskinin belirlenmesine dair kurumsal kapasitenin güçlendirilmesine yönelik çalışmalar
  3. Piyasa uygulamalarının iyileştirilmesine yönelik çalışmalar[5]

IV. Suistimal riskinin ülkemiz finansal mevzuatındaki yeri

Ülkemiz bankacılık düzenlemelerine bakıldığında, açık bir suistimal tanımına yer verilmediği görülüyor. Ancak genel hatlarıyla bankacılık kuruluşlarındaki suistimallerin tespitine ve değerlendirilmesine yönelik yasal dayanaklar Bankacılık Kanunu, Bankaların İç Sistemleri ve İçsel Sermaye Yeterliliği Değerlendirme Süreci Hakkında Yönetmelik, Bankaların Kurumsal Yönetim İlkelerine İlişkin Yönetmelik, Bankalarda Bağımsız Denetim Kuruluşlarınca Gerçekleştirilecek Bilgi Sistemleri Denetimi Hakkında Yönetmelik olarak sayılabilir. Bu düzenlemeler kapsamında Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu tarafından yürütülen denetimlerde suistimaller tespit edildikten sonra gerekli cezai işlemler uygulanırken suçun niteliğine göre, gerektiğinde durum yargıya intikal ettiriliyor. Sermaye piyasalarında faaliyet gösteren ortaklıkların kurumsal yönetimi açısından Kurumsal Yönetim Tebliği dikkate alınıyor. Ayrıca, yatırım firmalarındaki suistimallere yönelik olarak, Yatırım Firmalarının Kurulması ve Faaliyetlerine İlişkin Tebliğ hükümleri esas alınıyor. Sigortacılık sektöründe ise Sigortacılık Kanunu, Sigorta ve Reasürans ile Emeklilik Şirketlerinin İç Sistemlerine İlişkin Yönetmelik. Sigorta Şirketi ve Reasürans Şirketi ile Emeklilik Şirketlerinde Kurumsal Yönetim İlkelerine İlişkin Genelge kapsamında değerlendirmeler yapılıyor. Bu düzenlemelerle söz konusu kuruluşlar suistimal riskine karşı yönetişim çerçevesi oluşturuyor ve etkin bir iç denetim sistemi kurmakla yükümlü tutuluyor.

V. Sonuç

2008 yılında Societe Generale Bank’ın bir çalışanı tarafından yapılan ve uzun süre fark edilmeyen yetkisiz vadeli işlemler sonucu, bankanın 4,9 milyar euro zarara uğratılması örneğinde olduğu gibi, suistimaller finansal kurumlar için çok ciddi kırılganlık unsuru olabiliyor. Özellikle finansal yeniliklerin hızlandığı dönemlerde artan suistimaller finansal kurumlara zarar vermenin yanında bulaşıcılık etkisiyle tüm sisteme yayılabilecek güven bunalımı meydana getirerek sistemik riske neden olabiliyor. Daha zayıf bir finansal sistem reel sektörün krediye erişimini sınırlarken finansal tabana yayılmayı da azaltabiliyor. Şu ana kadar firma özelinde ele alınan suistimal riskinin daha geniş çerçevede ele alınması, gerek ulusal gerek uluslararası ölçekte suistimallere yol açan nedenlerin dikkatle değerlendirilmesi, gerekli politikalar geliştirilerek önlemlerin alınması ve sonrasında uygulamaların izlenmesi büyük önem arz ediyor.

 
[4] Suistimal riskinin oluşmasına sebep olan kültürel risk faktörlerinin, bilgi boşluklarının, çalışanların gerekli özen eksikliğinin giderilerek kurumların sorumluluk haritalarının belirlenmesine yönelik çalışmalar yürütülüyor. Diğer taraftan, FSB Ücretlendirme Standartlarının uygulanmasına yönelik olarak tamamlayıcı rehber çalışmasının 2017 yılı sonuna kadar bitirilmesi hedefleniyor.
[5] FSB tarafından finansal kuruluşların neden olduğu manipülasyon riskinin azaltılabilmesi için temel faiz ve döviz göstergelerinde reform yapılması çalışmaları yürütülüyor. IOSCO tarafından da 2013 yılında “Finansal Göstergeler Prensipleri” (https://www.iosco.org/library/pubdocs/pdf/IOSCOPD415.pdf), 2016 yılında ise “Finansal Göstergeler Prensipleri ile Tutarlılık Rehberi” (https://www.iosco.org/library/pubdocs/pdf/IOSCOPD549.pdf) yayımlandı. Bu çalışmaların tamamlayıcısı olarak göstergelerin seçilmesi ve olağanüstü hal planlamasına yönelik kamuoyu ile paylaşılması hedeflenen bir açıklama da hazırlanıyor. Gerek FSB gerek IOSCO tarafından yürütülen çalışmaların 2017 yılı Ekim ayında bitirilmesi hedefleniyor.
 

Muhammed İslami Önal

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasında Uzman olarak görev yapmaktadır.

Mehmet Büyükkara

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasında Merkez Bankası Uzman Yardımcısı olarak görev yapmaktadır.

Editöre Not
Her türlü görüş, öneri
ve yorumlarınız için:
Mesaj Gönder

ANA SAYFA

* Blogda yer verilen görüşler yazarlara aittir. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasının resmi görüşlerini temsil etmeyebilir.