TT

Hülya Saygılı

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasında Ekonomist olarak görev yapmaktadır.

Editöre Not
Her türlü görüş, öneri
ve yorumlarınız için:
Mesaj Gönder

2016’da Türkiye’nin birincil enerji arzı [= enerji üretimi (+) enerji ithalatı (-) enerji ihracatı (-) uluslararası yakıt alımları (+ ya da -) stok değişiklikleri] 2005’e göre yaklaşık yüzde 60 artışla 134,6 milyon ton petrol eşdeğerine (Mtoe) ulaştı. 2020’de bu rakamın 222,4 Mtoe olacağı tahmin ediliyor. Arzın yaklaşık yüzde 75’inin ithalat yoluyla gerçekleşmiş olması, ülkemizin enerji ithalatına yüksek oranda bağımlı olduğunu gösteriyor (OECD/IEA, 2016).

Toplam nihai tüketim ise 2005-2015’de yüzde 42 artışla 93,5 Mtoe oldu.[1],[2] 2020’de toplam tüketimin yüzde 80’in üzerinde bir artış göstererek 170,3 Mtoe’ye ulaşması bekleniyor. Grafik 1 ve 2, sırasıyla kişi başı enerji arzı ve tüketiminin, referans aldığımız OECD üyesi Avrupa ülkelerinin gerisinde kaldığına işaret ediyor.

Yatırım ihtiyacını karşılamak ve ithalat bağımlılığını azaltmak için enerji arzının yerel kaynaklara kaydırılması önemli. Bu amaçla, politika yapıcılar bir yandan enerji piyasalarını düzenleyici programları yürürlüğe koyarken, diğer yandan alternatif yerli enerji kaynaklarına yatırım çekebilmek için girişimlerde bulunmakta. Yerli enerji kaynakları, enerjinin daha ucuza mal edilmesi (Grafik 3) ve sürdürülebilir-doğa dostu büyümenin desteklenmesi için de gerekli.

Doğal gaz, petrol ve kömür gibi enerji üretiminde ara girdi olarak kullanılan fosil kaynakların tükenme tehlikesi ve iklimsel/çevresel sorunlar, yenilenebilir enerji kaynaklarının daha yoğun kullanımına yönelik bir eğilim başlattı. Bu amaçla, çeşitli ülkeler, bir taraftan fosil kaynakların kullanım maliyetlerini artırıcı enerji/çevre vergileri getirirken, diğer taraftan yatırım teşviklerinin yanı sıra Ar-Ge ve finansman destekleriyle yenilenebilir enerji yatırımlarını hızlandırdılar (Çelikkaya, 2017). Sonuç olarak, dünyada yenilenebilir enerjinin toplam arz içindeki payı 2005’e göre 2016’da yaklaşık yüzde 12’lik bir artış gösterdi (Grafik 4 ve 5). Artış oranı OECD ülkelerinde yüzde 56, gelir düzeyi yüksek Avrupa ülkeleri arasında ise yüzde 86’nın üzerinde. Ülkemizde ise yenilenebilir enerji kullanım oranı OECD ortalamasının üzerinde olmasına rağmen zaman içerisinde bu oranda tatminkâr bir artış olmadığı gözleniyor. Genel görünüm, yenilenebilir enerji kaynaklarının enerji üretimindeki payının hâlâ oldukça sınırlı olduğunu ima ediyor. Fosil yakıtlara sağlanan sübvansiyonların sürdürülmesi, bu yakıtların getirdiği kirlilik maliyetinin fosil yakıtların kullanım maliyetine yansıtılmaması ve yenilenebilir enerji teknolojilerinin başlangıç maliyetlerinin oldukça yüksek olması bu sonucun başlıca nedenleri arasında (Çelikkaya, 2017).

Elektrik enerjisi üretiminde yenilenebilir enerjinin payı son 10 yılda hız kazandı. Hidroelektrik hariç oran 2009’da yüzde 1,2 seviyesindeyken, 2017’de yüzde 10’a ulaştı (Grafik 6). Yenilenebilir enerji kullanımı özellikle doğal gaz kullanımını azaltmış görünüyor. Doğal gazın enerji üretimindeki payı 2009’da yaklaşık yüzde 49 iken, 2016’da yüzde 32,5; 2017’de ise, iklim koşullarına duyarlı olan hidrolik enerji kullanımının düşmesi ile yüzde 36,6 oldu.

Yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı doğal gaz ithalatını, dolayısıyla cari açığı da doğrudan etkilemekte. Doğal gaz ithalat miktarı (Mtoe) 2004-2008’de yıllık ortalama yüzde 11 artış gösterirken, yenilenebilir kaynak kullanımının ivme kazanması ile birlikte bu oran 2009-2014’de yüzde 5’e iniyor (Grafik 7). Son iki yılda ise net düşüş gözleniyor. Yenilenebilir enerji kaynakları kullanımında 2014’e göre 2016’da yüzde 76 oranında artış var, aynı dönemde doğal gaz ithalatında yüzde 6’lık düşüş yaşanmış. Benzer gelişmeyi doğal gaz ithalatının toplam ithal enerji içindeki payında da gözlemlemek mümkün. Dönemin başında doğal gaz ithalat payı düzenli bir artış sergilerken 2009-2014’de belirgin bir eğilim göstermiyor. Fakat 2014’de yüzde 40 olan pay, 2015’de yüzde 35,5’e, 2016’da ise yüzde 33,7’ye düşüyor.

Yatırımların yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelmesi ithal fosil kaynak kullanımını azaltırken, özellikle kurulum aşamasında kullanılacak parça ve aksam ithalatını artırabilir. Örneğin, güneş enerjisinde kullanılan parça ithalatı 2009’da 270 milyon ABD doları iken, 2017’de 4,4 milyar ABD doları olmuş.[3] Rüzgâr enerjisinde kullanılan parçaların ithalatı ise 2017’de 800 milyon ABD doları olarak gerçekleşmiş. Bu iki sektörde toplam net ithalatın ticaret dengesi içindeki payı 2009’da yüzde 1’den, 2017’de yüzde 12’ye yükselmiş. Benzer eğilimlerin EU27 ülkeleri için de gözlendiği Avrupa Komisyonu (2014) Raporu’nda belirtilmiş. Ancak, bu artışın büyük oranda bir defalık kurulum maliyetlerinden kaynaklandığı, ithalat giderinin bir süre sonra önemli oranda gerilediği de biliniyor.

Bir ülkenin coğrafi konumu ve zenginliği hangi tür enerji kaynağını daha yoğun ve etkili kullanabileceğini belirliyor. Dolayısıyla yatırımların ülke doğal zenginliklerine göre tasarlanması enerji politikasının etkinliğini artırabilir. Bu bağlamda, Grafik 8-13 üç noktaya vurgu yapıyor:

1- Yenilenebilir enerji kaynaklarından elde edilen elektrik kapasitesi tüm ülkelerde ivme kazanıyor.

2- Diğer ülkelerde genelde enerji portföyünde çeşitlendirmeye gidilirken ülkemizde ağırlıklı olarak hidroelektrik üretimi yapılıyor. Ülkemizde hidroelektriğin payı 2006’da yüzde 98’ken, 2015’de yüzde 82’ye kadar düşmüş. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın verilerine göre, bu rakam 2016’da yüzde 77 oldu. Ancak, son yılların kurak geçmiş olması hidroelektrik üretiminde olduğu gibi tek tip enerji kaynağına bağlı kalmanın sakıncalarını da gündeme taşıdı.

3- İtalya ve Yunanistan ile kıyaslandığında güneş ve rüzgâr enerjisi gibi coğrafi avantajlarımızın olduğu kaynaklara yeteri kadar yatırım yapmamış durumdayız. 2009’dan itibaren rüzgâr enerjisinde artış gözleniyor, ancak halen alınacak yol var. Güneş enerjisinden ise ancak 2014’ten itibaren faydalanmaya başlıyoruz. Oysa Grafik 3, bu kaynaklardan diğerlerine göre çok daha düşük maliyetlerde elektrik üretiminin mümkün olabileceğini gösteriyor.

Yenilenebilir enerji yatırımlarının ilk etapta yüksek maliyetli yabancı teknoloji gerektirmesi, kurulumda devlet desteklerine ihtiyaç olduğuna işaret ediyor. Bu bağlamda, son dönemde özellikle garanti miktarlarının iyileştirilmesi sektörde olumlu değerlendiriliyor. Bu alanda yatırım yapmak isteyen girişimcilere ilgili kanun hükümlerine göre KDV muafiyeti ve gümrük vergisi muafiyeti veriliyor. Devletin güneş enerjisinden elde edilen enerjiyi satın alma garantisi vermesi de teşvikler arasında. Devlet çatılar ve küçük sistemleri özendiriyor, özellikle çatıda güneş enerjisi üretimini teşvik ediyor. Söz konusu teşvikler sektör yatırımlarında kıpırdanma başlattı. TEİAŞ verilerine göre yenilenebilir enerji üretiminde 2007’de 13,6 gigawatt (GW) olan toplam kurulu güç kapasitesi 2016’da 34,6 GW oldu.

Bununla birlikte sektörün geleceği açısından yerli teknik donanımın teşviki ve bu teknolojiyi bilen/kullanan teknik işgücünün oluşturulması çok önemli. Diğer bir teknik nokta ise üretilen enerjinin depolanması ve dağıtımı ile ilgili. Bu bağlamda, büyük ölçekli doldurulabilir pil, mobil elektrik ve dolum istasyonları konularındaki teknolojik gelişmeler yakından takip edilmeli. Mesken, sanayi, ulaşım ve hizmet gibi sektörlerde enerji tasarrufu sağlayan önlemler almak ve enerji kullanım sistemlerini yenilenebilir enerji kaynaklarını kullanabilir şekilde tasarlamak enerji talebinin yerel kaynaklara yönelmesine destek sağlayacak. Dolayısıyla, alternatif kaynak arayışının yanı sıra enerji tüketim kalıplarının değiştirilmesine yönelik çalışmalar da desteklenmeli.

 

[1] Toplam nihai tüketim, sanayi, ulaştırma, hane halkı, ticari ve kamu hizmetleri, tarım ve balıkçılık gibi sektörlerde elektrik, ısı, gaz ve petrol ürünleri tüketimini kapsıyor. Çevrim ve enerji üretimi için harcanan yakıt miktarı tüketim miktarına dâhil edilmemekte. Toplam enerji talebi ise sektörel enerji tüketimi ile enerji üretimi için harcanan yakıtların toplamına eşit.

[2] 2015 yılındaki 93,5 Mtoe’lik tüketimin 26,2’si sanayi, 24,3’ü ulaştırma, 20,1’i mesken, 12,2’si ise ticari ve kamu hizmetlerinde gerçekleştirilmiş.

[3]  Güneş ve rüzgar enerjisi yatırımlarında kullanılan parça ve aksamlara ait ticaret verileri, Avrupa Komisyonu tarafından hazırlanan, Avrupa’da Enerji Ekonomik Gelişmeleri 2014 (Energy Economic Developments in Europe, 2014) Raporu’nda Kutu III.2.1‘de geçen HS sınıflaması ile ayrıştırıldı. Veriler UN Comtrade’den alınmış olup HS 6 basamaklı ürün kodu kullanıldı.

 

Kaynaklar

Çelikkaya, A., 2017. Yenilenebilir Enerjinin Teşvikine Yönelik Uluslararası Kamu Politikaları Üzerine Bir İnceleme. Maliye Dergisi, sayı:172, 52-84.

European Commission, 2014 . Energy Economic Developments in Europe.

OECD/IEA, 2016. Energy Policies of IEA Countries, Turkey 2016 Review.

 

 

 

Hülya Saygılı

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasında Ekonomist olarak görev yapmaktadır.

Editöre Not
Her türlü görüş, öneri
ve yorumlarınız için:
Mesaj Gönder

ANA SAYFA

* Blogda yer verilen görüşler yazarlara aittir. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasının resmi görüşlerini temsil etmeyebilir.